Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Grup toplantımızın ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz ve partimiz için hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum. Grup toplantımıza heyecan katan misafirlerimize bilhassa da sevgili genç kardeşlerime hoş geldiniz diyorum.
Bugün vefatının 29. yıl dönümü olan Batı Trakya Türklerinin efsanevi lideri merhum Dr. Sadık Ahmet’i bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Dr. Sadık Ahmet, inandığı değerleri savunmaktan, bu uğurda bedel ödemekten çekinmeyen, ismiyle müsemma bir dava adamıydı.
Yunan makamlarıyla görüşmelerimizle Batı Trakya’daki soydaşlarımızın sorunları, gündemimizin ilk sırasında yer alıyor. Özellikle din ve ibadet hürriyetiyle eğitim haklarına dair meseleler sürekli takibimizdedir.
Yunanistan tarafından atılan büyün adımları takip ediyor, ihtiyaç halinde gerekli müdahalelerde bulunuyoruz. İnşallah bundan sonra da Batı Trakya Türk azınlığa kol kanat germeye devam edeceğiz. Aynı durum Kıbrıs Türk halkının gasp edilen hakları için de geçerlidir. Kıbrıs Türk halkı 1960’lardan beri neredeyse 3 çeyrek asırdır haksızlığa, hukuksuzluğa ve ayrımcılığa maruz kalıyor.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Türkiye, Kıbrıs Türk halkının varlığına uzanan kirli ve kanlı elleri kırmıştır.
Eski yöntemlerle bir yere varılamayacağını artık görmüş durumdayız. Federalizme dayalı tekliflere bizim de Kıbrıs Türkü’nün de karnı tok.
Özellikle muhalefetin, Türkiye’yi yabancılara şikayet eden eski siyasetini terk etmeye başlamasını önemsiyoruz.
Hatırlanacağı üzere sabık genel başkan döneminde Cumhuriyet Halk Partisi’nin dış politikada yaşadığı savrulmalar, siyasi rekabet kavramıyla açıklanamayacak boyutlara ulaşmıştır. Kimi CHP milletvekilleri, Avrupa’da ülke ülke dolaşıp PKK’nın Suriye’deki uzantılarının gönüllü avukatlığını yapıyorlardı.
Geçen hafta 8. yıl dönümünü geride bıraktığımız 15 Temmuz ihanetinin faillerini aklama görevini de yeni CHP yönetimi üstlenmişti. Milletin bir gecede 252 evladını şehit vererek yazdığı milli irade destanına, kontrollü darbe yaftası vuranlar da bu kifayetsizlerden başkası değildi.
Türkiye’ye ve Türk siyasetine yakışmayan bu tavrın değişim işaretleri göstermesini açık söyleyeyim muhalefetin normalleşmesi adına kayda değer buluyoruz. Lefkoşa’da sergilenen birlikteliğin başta terörle mücadele olmak üzere milli mücadelelerde ve milli meselelerde istikrarlı bir şekilde sürdürülmesini temenni ediyorum.
Biz komşularımızla ilişkilerimizde gerilim peşinde asla değiliz. Yakın çevremizden başlayarak tüm ülkelerle dostluğumuzu ilerletmeye, bölgemizde ve dünyada dostlarımızın sayısını artırmaya bakıyoruz. Bu politikamızda da son derece samimiyiz, kararlıyız, iyi niyetliyiz. Tokalaşmak amacıyla uzatılan hiçbir eli havada bırakmayız. Komşularımızın yanı sıra pek çok uluslararası kuruluşla iş birliğimizi ilerlettik.
Orta Vadeli Program’ın olumlu sonuçlarını görmeye başladık. Enflasyonda en kötü tabloyu geride bıraktığımıza inanıyoruz. Enflasyon inşallah bundan sonra daha hissedilir biçimde düşecektir. Aşırı kar hırsının şişirdiği fiyat balonu kimi sektörlerde yavaş yavaş sönüyor.
Fiyatlama davranışlarının tekrar piyasa gerçekleriyle uyumlu hale gelmeye başladığını görüyoruz. Bu dengelenme önümüzdeki dönemde güçlenerek devam edecek. Sene sonunda enflasyonu, hedeflediğimiz seviyelere mutlaka indireceğiz. Bunun piyasadaki ana aktörler tarafından da kabul edilmesi, ekonomideki yol haritamızın sağlamlığının delilidir.
Kredi derecelendirme kuruluşları da Türk ekonomisiyle ilgili daha objektif değerlendirmeler yapıyor.
Tam 11 yıl sonra gelen bu not artırımı, esasen Türkiye için çok geç kalmış için adımdı. Türkiye’nin ekonomik kapasitesinin bu oranların çok çok üzerinde olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Kredi derecelendirme şirketleri, adaletli davrandıkça inşallah bu notlar da hak ettiğimiz seviyelere çıkacaktır. Milletimiz gönlünü ferah tutsun. Türkiye doğru yoldadır ve hedeflerine emin adımlarla ilerlemektedir.
Daha önce nasıl enflasyonu, tek haneye indirdiysek inşallah aynısını yine başaracağız. Bunu AK Parti ve Cumhur İttifakı’ndan başka yapabilecek kimse de yoktur. Her gün yeni bir vaatle arzı endam eden muhalefet bize göre havanda su dövmektedir.
Bunlar aynı riyakarlığa seçim döneminde de başvurdu. Lütfen 4-5 ay öncesini şöyle bir hatırlayın. Suyu ucuzlatmaktan bahsediyorlardı şimdi suya yüzde 400-500 oranında zam yapıyorlar. Liyakatten bahsediyorlardı şimdi belediyeleri akraba çiftçiliğine çeviriyorlar. Ortalıkta boş gezen ne kadar eş, dost, hısım, tanıdık varsa eğitimine bakmadan hepsini belediyelere üst düzey yönetici olarak atadılar, atıyorlar.
Seçim bitti, sandıklar kapandı. Verilen sözlerin tamamı rafa kalktı. CHP’li belediyelerin alameti farikası olan çöp, çukur, çamur, yolsuzluk, hırsızlık girdabına vatandaşlarımız tekrar sürüklendi.
Buradan CHP Genel Başkanına şunu söylemek isterim. Dürüst siyaset, verilen sözlerin arkasında durmayı gerektirir. Tutmadığınız sözlerin mahcubiyetini daha büyük vaatlerde bulunarak gizleyemezsiniz. Gücünüz yetiyorsa belediye başkanlarınıza söyleyin. Bedava yapacağız diyerek milletten oy istedikleri ancak 3 ayda 3-4 kez zam yaptıkları hizmetlerin fiyatlarını düşürsünler.
Emeklilere faydanız dokunsun istiyorsanız, talimat verin belediyeleriniz Sosyal Güvenlik Kurumu’na olan birikmiş borçlarını ödesinler.
Şu anda belediyelerin borçlarıyla ilgili Hazine ve Maliye Bakanlığımız kaynağında bu borçların tahlisine başlayacaktır. Öyle 25 kuruşa simit yok. Milletin varlığını değişik yerlerde harcamaya müsaade yok. Dolayısıyla Hazine ve Maliye Bakanlığı, artık bunların tahsilini kaynağında yapacaktır. Bunu böyle bilesiniz.
Benim çiftçim, üreticim, sanayicim, işçim şüphesiz en iyisine layıktır. Bilhassa ömrünün en güzel yıllarını ailesine, ülkesine, milletine hizmet etmek için harcayan emeklilerimizin hakkını ödeyemeyiz. Hayatlarının ikinci baharında emeklilerimizin yanında yer almayı asli görevimiz olarak görüyoruz.
Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde en düşük emekli aylığı 66 lira. Yani 43 dolardı. Yine bu dönemde asgari ücret, 184 lira olarak uygulanıyordu. Bu rakam da 122 dolara takabul ediyordu. Emeklilerimizin önemli bir kısmı asgari ücretin üçte biri civarında aylık almaktaydı. Bu dengesizliği giderecek pek çok düzenlemeyi hayata geçirdik.
En düşük emekli aylığını geçtiğimiz hafta yapılan artışla 12 bin 500 liraya yani 380 dolara yükselttik. Son 2 yılda en düşük emekli aylığını yüzde 257 oranında artırmış olduk. Bu yıl ocak ayında bütçe imkanlarımızı zorlayarak tüm emekli aylıklarını yüzde 49,3 oranında artırmıştık. Temmuzda da SKK ve Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarına yüzde 24,7, emekli sandığı emeklilerimizin aylıklarına yüzde 19,3 oranında zam yaptık.
Emekli kardeşlerimizin şunu bilmesini arzu ediyorum. Gösterdiğimiz tüm bu çabalara rağmen Cumhurbaşkanınız olarak yaşadığınız sıkıntıların tamamen farkındayım. Serzenişlerinizi duyuyorum, sorunlarınızı çözmek için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Bizim popülizmle işimiz yok. Bizim hayal tüccarlığıyla da işimiz yok. Biz meydanlarda söz verip sonra unutanlardan değiliz.
Birileri ısrarla görmezden gelse de Türkiye’de bir başıboş köpek sorunu var. Daha önce de ifade etim. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde, modern şehrin göremeyeceğini bir sokak köpeği popülasyonuyla karşı karşıyayız. Maalesef bu sayı her yıl asimetrik bir şekilde katlanarak artıyor. Üstelik bu başıboş köpekler çocuklara, yetişkinlere, yaşlılara, başka hayvanlara, koyun sürülerine, keçilere saldırıyorlar.
Trafik kazalarına sebep oluyorlar. En değerli varlıklarımız olan çocuklarımızı parçalamak suretiyle bizden kopartıyorlar. Artık kuduz vakalarını, yabancı ülkelerin Türkiye’ye gelen vatandaşlarına yaptığı uyarıları burada saymıyorum bile. Müdahale edilmedikçe sorun daha da büyüyor, kötüleşiyor, mesele tam anlamıyla çığırından çıkıyor. Milletimiz bizden bu sorunu çözmemizi istiyor. Halkımız, sokakların güvenli hale gelmesini istiyor.
Bizim bu isteklere, bu arzulara ülkemizin dört bir yanından yükselen feryatlara sessiz, tepkisiz, bigane kalmamız düşünülemez. Daha önce de ifade ettim hayvanlar konusunda kimse bize merhamet dersi vermeye kalkışmasın.
Dağdaki eli kanlı katil sürülerine methiyeler düzenler, kimse kusura bakmasın ama bize vicdan ve merhamet nutku çekemez. Unutmayın, timsahın gözyaşları merhametten değildir. Komisyon çalışmaları sırasında köpek yüzünden hayatını kaybetmiş 10 yaşındaki kızının acısını yüreğinde taşıyan annenin, 10 yaşındaki oğlu parçalanmış babanın üzerine yürüyen bir karakter fukarasının diline en son alacağı kelime merhamettir.
Ciğerparesini kaybetmiş yüreği yaralı bir anneyle empati kuramayan, başka canlılarla nasıl kursun? Eşrefi mahlukat olan insana sevgi göstermeyen, başka canlılara nasıl sevgi beslesin? İnsan sevmiyorlar ki bir köpeği nasıl sevecekler?
Milletvekili, milletin temsilcisidir. Milletvekili, sadece kendisini seçenlerin değil tüm Türkiye’nin, 85 milyonun tamamının vekilidir. Milletvekiline, hem de yüce Meclis çatısı altında ‘katil’ diye bağıran da, onu oraya getirip o cesareti veren de bütün millete karşı saygısızlık yapmıştır, edepsizlik yapmıştır. Biz bu densizliğe, edepsizliğe, şımarıklığa pabuç bırakacak, boyun eğecek bir grup değiliz.
Böyle bir edepsizliğin tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirler çok daha sıkı bir şekilde mutlaka alınmalıdır. Utanç verici tüm sahnelere rağmen yasa teklifi dün komisyonda kabul edildi. Sadece insanları değil, sokak hayvanlarını yaşatmayı amaçlayan kanun teklifimizi evet diyen tüm milletvekillerini tebrik ediyorum. Bu meseleyi, Meclis tatile girmeden önce inşallah Genel Kurul’un da takdirine sunacak, orada da taşkınlara prim vermeden inanıyorum ki Cumhur İttifakı olarak teklifi yasalaştırarak sokaklarımızı güvenli hale getireceğiz.
Tabii teklifin yasalaşması sadece bir başlangıçtır. Bundan sonra esas önemli olan sahiplenme sürecidir. Son bir haftadır ortayı ayağa kaldıran sanatçılar, dernekler, medya mensupları başta olmak üzere tüm hayvanseverlerden başıboş köpekleri sahiplenme kampanyamıza güçlü destek bekliyoruz.”
Hibya Haber Ajansı