Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Depremin sarstığı Antakya’nın belgeseli: Bazı Kentler Yıkılmaz

İstanbul, 30 Ağustos (Hibya) – Uzmanlara göre, Richter ölçeği 7,7 büyüklüğündeki 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremin gerçek büyüklüğü 7,4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin yaklaşık iki katıydı. Anadolu topraklarında kayıtlara geçen 1939 yılındaki 7,9 büyüklüğündeki Erzincan depreminden sonraki bu en büyük depremle sarsılan kentler arasındaki Antakya da, uygarlığın gelişimine önemli katkıların beşiği olarak biliniyor.

İstanbul, 30 Ağustos (Hibya)

Özellikle Antakya’nın bu önemli niteliğinin de etkisiyle, depremden çok kısa süre sonra bir araya gelen Senarist Jale Nakkaşoğlu, Yönetmen Nuri Koçak ve Gazeteci / Yazar Osman Şenkul, Akdeniz havzasının kadim kenti Antakya’nın, içinde bulunduğu bölgedeki tüm uygarlıklar ile ilişkilerini ve tarihsel gelişmelere olan etkisini kapsayan bulgularını bir araya getirerek; sunuculuğunu Barış Atay’ın yapacağı bir belgesel film hazırlamaya karar verdi.

Hibya Haber Ajansı’na konuşan Belgesel Ekibi’nin üyeleri, “Tarihi boyunca ilklerin yaşandığı, tarihçi Cicero’nun, ‘En bilge insanların bulunduğu, en özgürlükçü araştırmaların yapılabildiği, kalabalık bir kent’ diye söz ettiği Antakya’yı bütün yönleriyle tanıtmak ve sahip olduğu benzersiz değerlerin yeniden yaşamasına katkı yapmak için bir belgesel projesi hazırladık” dedi ve ekledi:

“Birkaç bölümden oluşacak belgesel projemizde, geçmişi ilk çağlara kadar uzanan bu büyüleyici kenti, bulunduğu bölgeyi, tarihini, belgelere dayanarak anlatacağız. Yaşanan büyük yıkım sonrasında kaybolan eserlerin yeniden canlandırılması için, yeni yolların bulunmasına, yeniden yapılmasına hizmet edecek uzman görüşlerini gündeme taşıyacağız.

“Yıkımıyla büyük üzüntü yaratan Antakya/Hatay’ın görkemli geçmişi geleceğine de ışık tutuyor. Her büyük yıkımdan sonra yeniden inşa edilen medeniyetler şehrinin etkili ve hayranlık uyandıran şaşırtıcı tarihini canlandırmalarla yeniden yaşayacak, insanlık tarihindeki önemli rolünü öğreneceğiz.

“Daha önce de depremlerle yıkılan ama yeniden kurulan Antakya’yı gelecekteki tehlikelerden uzak tutmak için bugünden neler yapılabileceğini düşünmeye ve tartışmaya açmayı hedefliyoruz. Belgesel projemizde, Antakya’nın yaşadığı felaketi ve bugün var olan durumunu yansıtmakla kalmayıp uzun vadeli bir çözümün de parçası olmak amacındayız.

“Kentin yeniden yapılanmasında tarihi eserlerin hangi anlayışla korunması gerektiği konusunda uzman görüşlerine yer vererek, medeniyetler şehrinin layık olduğu noktaya getirilmesine destek vermek istiyoruz.”

Belgesel ekibinin verdiği bilgiye göre, toplam dört bölümden oluşan, Antakya’nın etkileyici tarihinin anlatılacağı “Bazı Kentler Yıkılmaz Belgeseli”nin birinci bölümünde kadim kentin geçmişinde yaşanan önemli olaylar canlandırılacak, aynı anda sunucu ara ara canlandırılan sahnelerin içine girerek bölgenin tarihini daha güçlü bir anlatımla sergileyecek.

Örneğin, M.S 40’lı yılların anlatıldığı birinci bölümde, ufukta toz bulutu ve anlatıcıya doğru gelen birtakım silüetler görünür ve sunucu: “İşte geliyorlar” der ve “Petrus (Saint Peter), Barnabas ve Pavlos Antakya’ya gelirler…” diyerek anlatmaya devam eder…

Belgesel’de ikinci bölüm, bu son depremde büyük ölçüde yıkılan Ebu Neccar camisinin görüntüsü ile başlar. Çeşitli açılardan caminin yıkılmış hali görülür. Yıkıntıların arasındaki sunucu, Havarilerin Antakyalı bir marangoz olan Ebu Neccar’la dostluklarını, yaşananları Ebu Neccar’ın cüzzamlı oğlunun havariler tarafından nasıl iyileştirildiğini, Habibi Neccar ile Barnabas ve Pavlus arasındaki konuşmaları anlatır.

Belgeselin üçüncü bölümü ise, Antakya Medeniyetler Korosunun söylediği İbranice bir şarkı ile başlar. Bir süre bu şarkı dinlendikten sonra, sesler yavaşça sönerken, koronun önüne geçen sunucu bu kez Antakya Yahudileri’ni anlatır; çünkü, İbranioğulları tam 23 asır önce Suriye ve Lübnan üzerinden Antakya’ya ticaret yapmak amacı ile geldiklerinde, bir bölümü kenti beğenip burada yerleşir. O dönemde, Roma ve İskenderiye’den sonra, bölgenin üçüncü büyük kenti olan Antakya’da Yahudiler,İstanbul’da yaşayan Sefaradlar’ın aksine, Avrupa’dan değil de güneyden kuzeye göç etmişti.

Belgesel’in dördüncü ve son bölümü de, sunucunun kenti, “Neredeyse 23 asırdır ayakta duran Antakya’nın halkı, yüzyıllardır “Sünniler, Nusayri Alevileri, Süryaniler, Katolikler, Ortodoks ve Yahudiler’den oluşmuş bir mozaik” diye tanımlamasıyla başlar. Daha sonra, daha yakın planda görünen sunucu, dört bölümlük Antakya belgeselinin amacını açıklar:

“Sahip olduğu değerlerle Antakya depremlerin yıkamayacağı bir şehirdir. Şimdi bu eşsiz Medeniyetler Başkent’ini yeniden kazanmak, yaralarını sarmak için mimarlık, tasarım, restorasyon, şehircilik alanlarında dünyada ve ülkemizdeki uzmanların görüşlerine baş vurduk…Antakya tüm güzellikleri ile birlikte sonsuza dek ayakta kalmayı hak ediyor.”

Hibya Haber Ajansı