Cumhubraşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Bu sene malumunuz ülkelerimiz arasındaki dostluk antlaşmasının 100'üncü yıl dönümünü kutluyoruz. Değerli dostum Cumhurbaşkanı Steinmeier de bu sene nisan ayında Türkiye'yi ziyaret etmişti. Bugün de Sayın Şansölye'yi ve kıymetli heyetini ülkemizde ağırlamanın memnuniyetini yaşıyoruz.
NATO müttefikimiz Almanya ile iki büyük devlet arasında olabilecek her alanda yoğun ilişkilere sahibiz. Son dönemde ülkelerimiz arasında gerçekleşen üst düzeyli ziyaretler bu durumun açık tezahürüdür. Bu ilişkilerin lokomotifi beşeri bağlarımız ve ortak menfaatlerimizdir.
Almanya'da nüfusu 3,5 milyonu geçen Türk toplumu yaşıyor. Her yıl ülkemizi 6 milyonun aşkın Alman turist ziyaret ediyor. Tabii biz bu sayının daha da artmasını temenni ediyoruz.
Bugünkü görüşmelerimizi bu zengin gündem üzerine inşa ettik. Ülkelerimiz arasındaki ilişkileri tüm boyutlarıyla kapsamlı şekilde ele aldık. İkili ticaretimiz 50 milyar dolara ulaştı.
Hedefimiz ise 60 milyar dolara ulaşmak. Bu hedefi gerçekleştirmek için gayretlerimizi artırmış bulunuyoruz.
Şansölye Scholz'la üzerinde durduğumuz önemli konu başlıklarından biri de savunma sanayii alanındaki işbirliğimizdi. Savunma sanayii ürünlerinin tedariki bağlamında geçmişte yaşanan bazı sıkıntıları artık geride bırakarak işbirliğimizi geliştirmeyi arzu ediyoruz.
Bu konuda değerli dostum Scholz'un gayretlerini takdirle karşıladığımızı bugün bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Görüşmelerimizin gündeminde Almanya'daki Türk toplumu da tabiatıyla yer aldı. İslam düşmanı ve yabancı karşıtı aşırı sağcı akımlar Avrupa'da yükseliyor.
Birçok ülkede iktidar ortağı olacak güce ulaşan akımlar bilhassa yurt dışında yaşayan kardeşlerimizi de tedirgin ediyor.
Alman hükümetinin izlediği birleştirici tutum üzerinde özellikle durduk. Almanya'nın kamu güvenliği bakımından da ciddi tehdit teşkil eden PKK ve FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle ortak mücadelenin önemini ve birlikte terörle mücadele kararlılığına ulaştık. Bu alanda somut adımlar atılmasına dair beklentimizi Sayın Şansölye ile bir kez daha paylaştım.
Bölgesel ve küresel meselelerde de fikir alışverişinde bulunduk. Almanya'nın Avrupa Birliği içindeki anahtar rolünden hareketle birlikle ilişkilerimize dair görüş ve beklentilerimizi değerli dostuma aktardım.
Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize serbestisi diyaloğu başta olmak üzere Avrupa Birliği'nin atacağı adımların hepimizin menfaatine olduğunu vurguladım.
İsrail'in Gazze ile işgal altındaki Filistin topraklarında uyguladığı soykırım ve Lübnan'daki saldırıları ele aldığımız bir diğer önemli başlıktı. Bölgede yaşanan insanlık dramı maalesef devam ediyor.
Daha önce de defalarca ifade ettiğim üzere acilen kalıcı ateşkesin sağlanması insani yardımların ulaştırılması ve İsrail üzerindeki gerekli baskının oluşturulması için uluslararası toplum olarak elimizde elinden geleni yapmamız şart.
Filistin ve Lübnan'daki katliamlar devam ettikçe bölgemizin ve ötesinin huzur bulması mümkün değildir. 50 bini aşkın şu anda insan bölgede öldürülmüş vaziyette.
Vicdan ve basiret sahibi tüm siyasi aktörlerin artık inisiyatif almasını İsrail'in saldırgan politikalarına dur demesini bekliyoruz. Türkiye olarak ilk günden beri ortaya koyduğumuz vicdanlı duruşu bundan sonra da devam ettireceğiz.
50 bin insanın öldürüldüğü bir katliam söz konusu ve bu katliamda da ne yazık ki çocuk, kadın, yaşlı demeden bu insanlar öldürülmüştür. Bütün bu insanların öldürülmesi konusunda başta Güney Afrika olmak üzere Lahey Adalet Divanı'na onların müracaatıyla başlayan süreci biz de dahil olmak üzere birçok dünya ülkesi Lahey Adalet Divanı'na bu müracaatı onlarda tazelemiştir, zenginleştirmiştir.
Bu ülkelerden bir tanesi de biziz. Çünkü 50 bin insanın öldürülmesi 100 bine aşkın insanın yaralı halde olması herhalde F-35'lerle iyi vurdunuz, iyi yaptınız dedirtmez. Bunlara siz nereye gidiyorsunuz dedirtir. O zaman bu adalet divanı niye kurulmuştur? Bu adalet divanına müracaat etmek niyedir? Bundan dolayıdır.
Ve yapılan budur ve ben inanıyorum ki dün İsrail Dışişleri Bakanı'nın şahsımla ilgili yaptığı açıklamayı da bir takip ederseniz onu şöyle bir öğrenirseniz herhalde niçin Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'na İsrail Dışişleri Bakanı bu şekilde saldırdı veya saldırıyor. Bunun hesabını sorusunu siz de sorarsınız. Ben de sizlerden bunu bekliyorum.
Malum Suriye'den ilk etapta bize 4 milyon civarında mülteci geldi ve şu anda da 3,5 milyon civarında Suriyeli mülteci ülkemizde. Biz onları şu anda ülkemizde ağırlıyoruz ve bu Sayın Merkel döneminde de bunları birlikte görüşerek birlikte bunlara yönelik her türlü desteği vererek bu süreci çalıştırdık ve şu an itibarıyla da Suriye'den ülkemize gelen mülteciler konusunda kapımız onlara hep açık olmuştur.
Şu anda da açıktır. Hele hele böyle bir savaş döneminde oradan Türkiye'ye gelebilecek olanlar olursa ki bunların içerisinde Lübnan da var. Lübnan'dan da ülkemize gelenler olursa biz onlara da kapımızı açık tuttuk. Şu anda Lübnan'da ciddi manada Türkmenler de var ve bu Türkmen soydaşlarımızı da bizler aynen içeriye alırız. Onlara da kapımızı açık tuttuğumuzu söyledim söylüyorum. Kapımız onlara açık.
Ağırlıklı olarak Avrupa'da maalesef İslam düşmanlığı yaygın bir şekilde devam ediyor. Maalesef yine üzülerek söylüyorum Almanya'da İslam düşmanlığı yaygın bir şekilde devam ederken bunun da başını PKK, FETÖ bu örgütler çekiyor.
Bu konuda da bugün değerli dostumla Şansölye ile bizim bu terör örgütlerine karşı ortak bir tavır takınmak suretiyle ortak bir mücadeleyi de sürdürelim kararını birlikte verdik ve bu terörle mücadeleyi Almanya'da birlikte sürdüreceğiz.
Gerek Dışişleri Bakanım gerek İstihbarat örgütümüz muhataplarıyla birlikte burada dayanışma içinde olacaklar ve dayanışma halinde de bu mücadeleyi inşallah sürdürecekler.
İsrail'in Netanyahu'nun kafa yapısında çok açık net bu savaşı sadece belli basit bir dairede tutmak değil yayma anlayışı var. Zira İsrail'in elindeki imkanlar diğer ülkelerle mukayese edilemeyecek derecede fazla.
Şu anda F-35'leri de kullanma noktasına geldi. Öbür tarafta roket füze bütün bu imkanlar şu anda İsrail'in elinde var ve bunlarla birlikte ne yapıyor? Bir yayılma periyoduna giriyor ve bu yayılma periyodunda da işte önce Gazze'de başlayan bu savaş sonunda nereye yayıldı? Lübnan'a kadar yayıldı ve Lübnan'da da bu ne yazık ki katliamlarını acımasız bir şekilde İsrail devam ettiriyor.
Netanyahu devam ettiriyor. Bu birçok liderlerin şehit olması bunlar için adeta bir zevk meselesi. Batı zil takıp oynuyor. Başta Amerika'nın yaklaşım tarzı bu süreç içerisinde hiç de farklı değil ve bunu aynı şekilde devam ettiriyorlar.
Zaten İsrail için silah mühimmat araç-gereç bunları temin etmek zor bir iş değil. Bunlar da kendilerine yoğun bir şekilde geliyor ve bu imkanlarla da İsrail bu bölgede katliamını sürdürüyor. Tabii bütün bunlar karşısında özellikle gıda mühimmat bütün bunlarla ilgili olarak biz Türkiye ne yaparız? Bunlara bakıyoruz ve elimizden geldiği kadarıyla da bölgeye bu imkanlarımızı başta Kızılay'ımız olmak suretiyle onlarla aktarıyoruz. Aktarmaya da devam edeceğiz."
Almanya Başbakanı Olaf Scholz şunları söyledi:
"Burada olmaktan dolayı çok mutluyum. Yakın bilgi alış verişlerinde bulunmamız çok önemli. Hem ikili konularda hem de dünyadaki konularda.
Ukrayna'ya Rusya'nın saldırısını hepimiz uluslararası hukukun bir ihlali olarak gördük. Ancak bu savaşın sonsuza kadar sürmemesi için ne yapabiliriz? Rusya, tüm Avrupa'nın güvenliğini tehlikeye atıyor.
Ancak biz İsrail konusunda farklı fikirlere sahibiz. 7 Ekim'deki Hamas saldırısı korkunç bir suçtu.
İkili bir devlet çözümü olmalı. Hem Filistin hem de İsrail için. İsrail de uluslararası hukuka uymak zorunda tabii ki. Şu an ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için bir öneri var. Bu uygulanırsa Lübnan'da bu çatışmaların uzamaması için önemli bir adım atılmış olur.
İkili ilişkilerimiz çok olumlu ve daha da gelişecek. Savunma sanayii konusunda ilişkiler yeniden canlandırıldı.
Vize konusu şöyle, Türkiye'deki konsolosluklar dünya çapında en çok vize veren Alman konsoloslukları. Çalışmalarımızı hızlandırmak istiyoruz çünkü çok sayıda başvuru var. Süreçleri dijitalleştirmek istiyoruz. Böylece daha hızlı karar vermek istiyoruz.
İslam düşmanlığı kabul edilemez. Farklı düşünen insanlar düşman görülmemeli, bir arada yaşanabilmeli. Almanya'da din özgürlüğü önemli bir ilke. Aşırı İslamcı akımlar var, bunlarla mücadele ediyoruz. Ayrıca PKK'nın işlediği suçlar konusunda önemli bir mücadele içinde Almanya."
Hibya Haber Ajansı