Özel’in konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Gençlerimiz ve çocuklarımız, güvende değildir. Saygın araştırma şirketlerinin raporlarına göre, toplumun yüzde 85’i bu ülkede çocukların, güvende olmadığını ifade ediyor. Unutmayalım, hatırlayalım. Adana Aladağ’da bir cemaat yurdunda çıkan yangında 11 kız evladımızı yitirmiştik. Bu kız çocukları, bir devlet yurdu yapılmayıp, o cemaat yurdunu da denetimsiz bırakanlar yüzünden ölüme gittiler.
Yeterli sayıda devlet yurdu yapmayan, yoksul evlatlarımızı cemaatlerin, tarikatların kucağına bilerek itenler, bu ölümlerden tamamen sorumludur. Bu iktidar, barınma sorununu, öğrencinin barınma sorununu bile isteye çözmemekle onları birtakım yapıların kucaklarına ittirmektedir. Bu iktidar, öğrencinin barınma sorununu bile bile çözmemektedir.
Cemaat ve tarikatlar politikasına devam eden iktidarı uyarıyorum. Devletin hiyerarşisini değil, kendi hiyerarşisini tanıyan, devlete sadakati değil bir meczuba sadakati koruyanların, 15 Temmuz akşamı devlete ve millete ne yaptıklarını hep birlikte gördük.
Bugün faaliyette olan, sırtını sıvazladığınız, koruduğunuz, kolladığınız, devletin içine sızmalarına seyirci kaldıklarınızın hangi gün bu devlete baş kaldıracaklarını, bu milletin karşısına çıkacaklarını bilemeyiz, bilemezsiniz. Bunun için uyarıyorum. Bu köhne anlayışı derhal terk edin.
Bu ülke Alperen Enes’i koruyamadı. Bu yılın mayıs ayında 17 yaşında çıkmaması gereken bir inşaatta çalışırken öldü. MESEM projesi kapsamındaydı. Bu ülkede 16 yaşında çocuklar, temizlemekte oldukları vincin altında kalarak, presin altında kalacak MESEM Projesi kapsamında can verdiler, can veriyorlar.
Bu ülke, 8 yaşındaki Narin’imizi koruyamadı. Diyarbakır’da 19 gün sonra evinden 1,5 kilometre uzaktaki cansız bedenini buldular ama halen daha katilini ortaya çıkaramadılar. Verilen sözü, unuttular, unutturdular.
Bu ülke, 2 yaşındaki Sıla bebeği koruyamadı. Bu iktidar, Sıla bebeğin şiddet görmesine, istismar olmasına ve istismar edilmesine engel olamadı. Hastaneye gittiğinde doğru teşhisi koyamadı. Evine yolladı, bir dahaki geldiğinde iş işten geçmişti.
Cumhuriyet Halk Partisi, Narin’ler ölmesin diye, Sıla bebekler yaşasın diye hem de bu zihniyete karşı onları koruyan kollayanlara karşı bir bütün olarak dimdik ayaktadır. Buradayız, burada durmaya, burada olmaya devam edeceğiz.
Bu ülkede bebekler bile korunamıyor. 12 yenidoğan yavrumuz; ihmalin, denetimsizliğin, para için gözü dönmüşlüğün kurbanı oldu. 19 ay önce bilinen, teknik takibe geçilen ve adeta canlı yayında ölümleri teker teker izlenen 12 bebemizi, evladımızı kaybettik. Ölümler bilinirken, bu çetenin faaliyetleri bilinirken, o hastaneleri açık tuttular.
Operasyon oldu, gözaltılar oldu, tutuklamalar oldu ama kamuoyu duyana kadar 6 ay daha o hastaneleri tıkır tıkır işlettiler. Ne zaman birisi savcıyı tehdit etti. Savcı, kendi tehdidinden dolayı durumu bir kez daha ifade etti, kamuoyu duydu, infial oluştu, o gün döndüler o hastanelerin ruhsatlarını iptal ettiler.
Açıkça söylüyorum. Caydırıcı olsun diye herkesin gözünün önünde ibreti alem olsun diye o hastanelerin askıya alınan ruhsatları, iptal edilen ruhsatları başka isimle yeniden önümüze gelmesin diye mahkeme kararıyla yürütmeyi durdurmalar olmasın diye bir kez daha çağrı yapıyorum. O hastaneleri bedelsiz kamulaştırmamız lazım. Haydi getirin Meclis’e bunu yapalım.
Bugünkü Sağlık Bakanı, o günkü İstanbul İl Sağlık Müdürüdür. Asla ve asla bir gün daha bu bakanlık koltuğunda oturmamalıdır.
Toplumun yüzde 70’i maalesef her geçen gün uyuşturucu kullanımın daha çok arttığını ifade etmektedir. Anketlerde toplumun uyuşturucu kullanımının arttığını söyleyenlerin sayısı son ankette yüzde 88’e ulaşmıştır. Hal böyleyken her bir siyasetçi, belediye başkanı, ilçe başkanı, partilimiz gittiği her yerde ‘Evladımızı bu illetten kurtarın, artık uyuşturucu sorununa bir çare bulun.’ diyen anneyle babayla, gözü yaşlı aile mensuplarıyla karşılaşmaktadır. Bunun için bu sorunu, yaşam hakkı açısından fevkalade önemsiyoruz.”
Hibya Haber Ajansı