Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"İslam coğrafyasının farklı köşelerinden fuarı ve kongreye teşrif eden muhterem misafirlerimize Müslüman iş dünyasının kıymetli üyelerine Türkiye’ye hoş geldiniz sefalar getirdiniz diyorum.
MÜSİAD başta olmak üzere bu fuarın ve forumun terkibinde emeği geçen, katkısı ve desteği bulunan herkesi yürekten tebrik ediyorum. Fuarı ve kongreyi teşrif eden muhterem temsilcilerimize, Türkiye'ye hoş geldiniz safalar getirdiniz diyorum.
MÜSİAD EXPO Fuarı'nın bu sene 20.'sini icra ediyoruz. Ülkemiz içinden ve yurt dışından ilginin gayet yoğun olduğunu görüyorum. 88 ülkeden iş insanları, sanayiciler ve yatırımcılar bir araya getirildi. Tekstil, makine, inşaat, yapı malzemeleri, gıda, tarım ve savunma sanayi firmalarımızın fuara mührünü vurmasını önemsiyoruz.
24 sektörden 300'ü aşkın katılımcı firmayı buluşturan görüşmelerinde hedef 1 milyar dolarlık hacme ulaşmaktır. İnşallah bu rakamın üzerine çıkıldığına inanıyorum. Artık bir MÜSİAD klasiği haline dönüşen bu başarılı organizasyon dolayısıyla derneğimizin yöneticilerini tek tek kutluyorum.
Uluslararası İş Forumu'nun insani ve iktisadi boyutuyla göç teması altında tertiplenmesi ayrıca takdire şayandır. Göç konusu sadece bizim gibi geçiş güzergahındaki ülkeler içinde değil, gelişmiş, gelişmekte olan fark etmeksizin tüm dünya için günümüzün en hassas meselelerinden biridir.
Türkiye açısından göç çok daha eski bir kavramdır. Coğrafi konumuz, beşeri ve kültürel bağlarımız sebebiyle tarih boyunca göç hareketlerine muhatap olmuş bir ülkeyiz. Kırım'dan, Kafkaslar'dan, Balkanlar'dan yoğun göçler aldık. Son 2 asırda başı dara düşen, sürgüne uğrayan soydaşlarımızı muhabbetle bağrımıza bastık. Müslümanlarla birlikte gün oldu musevi ve hristiyanlara da kapımızı açtık.
Suriye'deki iç savaştan kaçan komşularımıza da sahip çıkan biz olduk. 1960'lardan başlayarak yüz binlerce insanımız Sirkeci tren istasyonunda davulla zurnayla uğurlanarak gurbet trenlerine bindi, Almanya daha sonra Belçika, İsviçre ve Avrupa'nın diğer ülkelerine rızıklarını kazanmak için gitti.
Bugün Suriye'den 3,5 milyon civarında yerlerinden edilmiş insanlara ev sahipliği yapıyoruz. Avrupa'nın farklı ülkelerinde 6 milyonu aşkın kardeşimiz yaşadıkları ülkenin ekonomisine önemli katkılar sunuyor.
Göç ve göçmenlik olgusuna aşina bir milletiz. Hem uzun yollar farklı kaynaklardan göç almışız hem de vatandaşlarımızı göçmen olarak farklı ülkelere göndermişiz. Bu tecrübe milletimizin farklı kesimlerini meşgul eden göç meselesini daha sağlıklı zeminde değerlendirmemize imkan sağlıyor.
Kimi ülkeler göçmen konusuna sadece menfaat penceresinden yaklaşabilir, kimi ülkeler etnik ve kültürel tehdit olarak ele alabilir. Kimileri ise meseleyi güvenlik ekseninden okuyabilir. Biz Türkiye olarak göç olgusuna çok boyutlu şekilde, özellikle insani değerleri merkeze alan yaklaşımla bakmak zorundayız.
Bu meseleyi bütünlüklü anlayışla okumak buna göre doğru, kalıcı ve uzun vadeli politikalar geliştirmek mecburiyetindeyiz. Göç başlığı her açıldığında konuyu düzensiz göçle mücadele paranteze alıp güvenleştirmek doğru bir tavır değildir. Düzensiz göç baskısıyla yüzleşen her devlet de Türkiye illegal göç akımlarıyla mücadelesini tavizsiz sürdürecektir. Hudutlarımızın güvenliğini namusumuz gibi koruyacağız.
Kayıt dışılığın sıfırlanmasına yönelik kararlı politikalarımızdan geri adım atmayacağız. Geçici koruma altındaki kardeşlerimizin doğdukları topraklara güvenli, onurlu geri dönüşlerini teşvik ediyoruz. Suriye'de huzur ve güven ortamı güçlendikçe gönüllü dönenlerin sayısı artacaktır.
Kör bir husumetin tuzağına düşmeyeceğiz. Avrupa'sından Amerika'sına herkesin ciddi katma değer sağladığı göç, göçmen konusuna kategorik olarak karşı çıkamayız. Nefret söylemlerine, faşizme, ırkçı vandallığa provokasyonlara eyvallah diyemeyiz.
Türkiye bu hususta doğru, insani olanı, üretimi, sanayisi, ticareti, turizmi için en isabetli olanı yapmak durumundadır. MÜSİAD'ımızın göç, göçmen konusuna bu geniş perspektiften bakmasını çok değerli bulduğumu hasseten ifade etmek istiyorum. Diğer kuruluşlarımızın da göç olgusunu ırkçı, lümpen söylemlere mahkum etmek yerine bütüncül yaklaşımla ele almasını temenni ediyorum.
Salgınla beraber küresel ekonomi ve ticaret, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük şoklarından birini yaşadı. Rusya-Ukrayna savaşı, fiyat baskıları küresel ekonomide yavaş ve dengesiz toparlanmaya yol açtı.
Ticarette artan korumacılık ve bölgemizde bir türlü sonlandırılamayan çatışmalar küresel ekonomiyi yeni risklerle karşı karşıya bırakıyor. Küresel ekonomi 2023 yılında yüzde 3,3 büyüyerek tarihi ortalamalarının altında bir performans gösterirken ticaret hacmi ise yüzde 1,1 oranında küçülttü.
Türkiye ekonomisi üretim, istihdam, dış ticarette güçlü performans sergiliyor. 2023 yılında zayıf dış talep ve deprem felaketlerine rağmen yüzde 5,1 oranında büyüme kaydettik. Ekonomik büyüklüğümüz 2023 yılında 1 trilyon 130 milyar dolara yükseldi. Kişi başına milli gelir 13 bin 243 dolara çıktı. 2024 yılının ikinci çeyreğinde 1 trilyon 202 milyar dolar ekonomik büyüklüğe ulaştık.
Türkiye ekonomisi 17 çeyrektir kesintisiz büyümeye devam ediyor. 2024 yılında ilk yarısında büyümemiz yüzde 3,8 olarak gerçekleşti. Üçüncü çeyrek rakamları yüzde 2,1 büyüme oranlarına oluştuk. Kişi başına gelirimiz 15 bin 551 dolara yükselmesini bekliyoruz. Büyümemiz önemli oranda net mal ve hizmet artışındaki anlayıştan kaynaklanmaktadır.
Küresel mal ihracatından aldığımız pay 2023 yılında yüzde 1,07'ye yükseldi. Küresel hizmet ihracatımızdan aldığımız pay yüzde 1,35'i buldu. Mal ihracatımız 2024 yılının ekim ayı itibariyle rekor kırarak son 12 ayda 262,3 milyar doları yakaladı. Yıllıklandırılmış hizmet ihracatımızda ise eylül itibariyle 112 milyar doları aştık.
2024 yılının ilk 10 aylık döneminde 54 milyon 700 bin turist rakamıyla geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 7'lik bir artış gördük. İşsizlik oranımız ise yüzde 8,6 olarak gerçekleşti. Bu veriler bize Türk ekonomisinin yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme hedefine emin adımlarla ilerlediğini gösteriyor.
Bu başarılarda MÜSİAD üyelerimizin çok büyük payı var. 1990 yılından bu yana Türkiye'nin ekonomisine, demokrasisine yeri dolduramaz katkılar yapan MÜSİAD'ımıza ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.
Helalinden kazanmayı şiar edinen MÜSİAD'ımızla iftihar ediyoruz 6 Şubat depremleri ve Gazze soykırımı başta olmak üzere son yıllarda hepimizin yüreğini dağlayan hadiselerdeki insani, vicdani ve onurlu duruşunuz için sizleri ve MÜSİAD camiasını tebrik ediyorum.
Türkiye 6 Şubat'ta yaşadığı asrın felaketi olan depremlere rağmen tüm bu başarıları elde etmiştir. Deprem bölgesinin imarı ve ihyası için yaptığımız harcalamalar 72 milyar dolara yaklaştı.
Enkazın kaldırılmasından yeni konut inşaatlarına, altyapı projelerinden çevre düzenlemelere kadar pekçok alanda depremzedelerimizin yanında olduk. Yarın da inşallah Kahramanmaraş'tayım.
İnşallah önümüzdeki yıl çok daha iyi rakamları göreceğiz. Geçen sene deprem etkisine rağmen milli gelire oranla yüzde 5,2'de tuttuğumuz bütçe açığını bu sene yüzde 4,9'a indirmeyi hedefliyoruz.
Enflasyonda başayan düşüş trendi inşallah hızlanarak devam edecek. Fahiş fiyat ve tamahkârlıkla mücadelemiz sürecek. Daha fazla kazanmak, kâr elde etmek için milletin lokmasına uzanan elleri kırmakta en küçük tereddüt göstermeyeceğiz.
Serbest piyasa ekonomisi demek vatandaşı fırsatçıların insafına terk etmek değildir. Milletin refahı, huzuru geçim sıkıntısı yaşamaması en büyük önceliğimizdir. 22 yıllık iktidarımız döneminde bu konuda taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz.
Pembe tablolar çizmek niyetinde değilim. Bunu hiçbir zaman yapmadım. En zor günlerin artık geride kaldığını sizlerle paylaşmak isterim.
Türk ekonomisi fırtınalı sulardan atık serin sulara doğru yol almaktadır. Dünyada ve bölgemizde fevkalade hadise olmazsa Allah'ın izniyle bundan sonra rüzgara karşı değil rüzgarı arkamıza alarak yürüyeceğiz. Bölgemizdeki çatışmalar, krizler, sorunlar çözüme kavuştukça Türkiye ekonomisindeki iyileşme daha da hızlanacaktır.
Kararlılıkla uyguladığımız ekonomi programımızın meyvelerini daha fazla toplayacağız. İstikrar ve güven ortamını koruduğumuz müddetçe yolumuz da bahtımız da daima açıktır.
Türkiye 22 yılda istikrar ve güven ortamının bir ülke ekonomisi açısından ne olduğunu yaşayarak öğrenmiştir. Başbakanın önüne fırlatılan anayasa kitapçığının Türkiye ekonomisine yüklediği faturayı nasıl unutabiliriz?
Sermayenin renklere bölündüğü kara günleri nasıl unutabiliriz? İnancı, başörtüsü, siyasi görüşü dolayısıyla insanımızın kendi vatanında parya olarak göründüğü eski Türkiye'yi nasıl unutabiliriz?
Son 22 yılda istikrar ve güven zemininde umutların nasıl büyüdüğüne engellerin nasıl aşıldığına, Türkiye'nin nasıl köklü değişim yaşadığına aynı şekilde hep beraber şahitlik ettik. İstikrar ve güven ortamının üzerine iş çevrelerimizin bu bakımdan titremesi gerektiğini düşünüyorum.
Geçtiğimiz hafta CHP'nin devrik genel başkanının mahkeme salonunda savurduğu hakaretler, Türkiye'nin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl uçurumun eşiğinden döndüğünü ortaya koymuştur. Bu zatın genel başkanlığı döneminde Türkiye'ye yatırım gelmesin, Türk ekonomisi düze çıkmasın diye kendini nasıl paraladığını, ülkemizi nasıl kötülediğini, yurt dışına şikayet ettiğini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz.
Bugün seçim ve kurultay kaybetmenin öfkesiyle sağa sola sataşması, eski ittifak ortaklarına edepsizce saldırması hançer siyasetinin bunların genetiğine işlediğinin apaçık kanıtıdır. Hakim ve savcıları cezaevi kapılarında küstahça tehdit etmenin bir muhalefet geleneği olduğunu CHP'nin yeni yönetimine baktığımızda çok net görüyoruz.
Kavga gürültü hiç eksik olmuyor. Yönettikleri şehirlerde trafik sorunu katlanılmaz boyutlara ulaşmış, depremle ilgili hiçbir adım atılmamış. Meydanlarda vatandaşa verdikleri sözlerin hiçbiri tutulmamış. Belediyelerde yolsuzluk, işbilmezlik almış başını gitmiş. Varsa yoksa cumhurbaşkanı adayı kim olacak, genel başkanlık koltuğuna kim oturacak, tüm dertleri bu. Türkiye'nin bunlarla kaybedecek vakti de enerjisi de yok.
Biz kızıl elmamız olan 'Türkiye Yüzyılı'nı inşa etmenin derdindeyiz. Son 22 yılda sizlerle el ele, yürek yüreğe vererek nice zorluğun, sıkıntının, badirenin üstesinden geldik. İş dünyamızın Türkiye'ye en iyi şekilde hizmet edilmesi için daima yakın istişare içinde olduk.
Dünün sorunları bugün nasıl ortadan kalktıysa inancım ve duam odur ki, bugünün sorunları da geleceğe taşınmayacak, çözülecek ve inşallah tarihin tozlu sayfalarına karışacaktır.
İnşallah yine başaracağız. Hükümet olarak MÜSİAD'ın temsilcisi olduğu reel sektörümüzün nabzını tutacak, kalp atışlarını dinleyecek bize düşen ne ise imkanlarımızı zorlama pahasına da olsa inşallah yerine getirmeye çalışacağız. Ülkemiz, milletimiz, vatanımız, toprağımız adına hepsinden önemlisi geleceğimiz adına çok büyük işlere sizlerle birlikte imza atacağız. Rabbim yâr ve yardımcınız olsun diyorum."
Hibya Haber Ajansı