Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde:
"Cumhuriyetimizin ilanının 101. yıl dönümü kutlu olsun. Milli Mücadelenin Başkomutanı, Cumhuriyetimizin Banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere istiklalimizin ve istikbalimizin inşasında emeği ve katkısı olan kahramanlarımızın her birini saygıyla yad ediyorum.
Milletimizin huzuru ve devletimizin bekası uğrunda hayatları pahasına mücadele eden kahramanlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Biz milletçe birliğimize ve beraberliğimize sahip çıkarak, iç cepheyi sağlam tuttukça ne terör örgütleri ne de onları besleyip semirterek üzerimize salan şer güçleri emellerine ulaşamayacaktır.
Küresel milletlerin anlamadıkları bir hakikat var. Bu hakikat Türkiye Cumhuriyeti’nin bizim binlerce yıllık devletler silsilemizin son temsilcisi olduğudur. Onlar sanıyorlar ki bu milletin devleti sadece 101 yıllık geçmişe sahiptir. Halbuki cumhuriyetimiz 101 yıl önce yeni bir devlet olarak değil yeniden başlangıcın sembolü bir rejim olarak kurulmuştur.
Ordumuz başta olmak üzere devletimizin omurgasını oluşturan kurumlarımızın kuruluş yıllarının yüzlerce hatta binlerce yıl ötesine uzanmadı bu hakikatin en açık ifadesidir.
Kuruluşundan itibaren cumhuriyetimizin elbette kimi eksikleri, kimi zaafları olmuştur. Ama bunların hiçbiri tevarüs ettiğimiz köklü tarihi, zengin medeniyeti, tüm dünyaya örnek teşkil eden insani değerleri gölgelemeye yetmez. Tam tersi bu millet tarihin her döneminde maruz kaldığı tüm saldırıların üstesinden gelmeyi başararak, küllerinden yeniden doğmuş asil bir millettir.
Bugün küllerimizin değil, sahip olduğumuz imkanların ve azmin üzerinde yükseldiğimiz bir döneme giriyoruz. Yeniden ve daha güçlü bir başlangıcın arifesindeyiz. Yokluklar içerisinde yürüttüğümüz milli mücadeleyi nasıl zafer ile taçlandırdıysak, bu mücadeleyi de başarıya ulaştıracağız.
Her milletin devlet mevhumuna bakışı farklıdır ancak Türk milleti kadar kaderini devletiyle beraber görmüş başka bir millet yoktur. Ezelden beri her şeyin fani olduğuna inanan milletimiz sadece devletini ebed müddet tahayyül etmiştir.
Türkistan’dan Avrupa’ya, Güney Asya’dan Kuzey Afrika’ya kadar uzanan geniş coğrafyada kurduğumuz her devletimizin varoluş kodları bu anlayışla yoğurulmuştur.
Anadolu’ya geldiğimizde de burada yaşayan insanların tamamını şefkatle ve adaletle kucaklayarak kendimizden ayrı görmedik. Cihan devletimizin ayrılmaz bir parçası olarak bağrımıza bastık.
Cumhuriyetimizi kurduktan sonra devletimizin sınırları içerisindeki her bir insanımızı adil ve eşit vatandaşlar olarak kabul etme sürecimiz biraz sancılı geçmiş olabilir. Ama nihayetinde bunu da başardığımızı düşünüyorum.
Geldiğimiz bu noktada artık geçmiş bir asırdaki acıları yarıştırma, yanlışlarla hesaplaştırma anlayışını geride bırakıp hep birlikte yönümüzü Türkiye Yüzyılına çevirmemiz gerektiğine inanıyorum.
Dünyada ve bölgemizde tarihi gelişmelerin yaşandığı, siyasi ve ekonomik yeniden yapılanma sürecinin kapılarının araladığı bir dönemdeyiz. Böyle bir dönemde 85 milyon hep birlikte Türkiye Yüzyılı vizyonu etrafında birleşmemiz çok daha önemli ve hayati hale gelmiştir. Bunun için de ülke ve millet olarak, önümüzdeki siyasi, sosyal, ekonomik sorunları hızla çözmemiz şarttır.
Cumhur İttifakı ortağımızın öncülüğünde son dönemde ortaya konan yaklaşımların bu geniş arka plan ışığında önyargısız olarak değerlendirilmesinin daha faydalı olacağı kanaatindeyiz. Bu yaklaşım; kadim devlet aklının, milletimizin binlerce yıllık tecrübesinden süzülüp gelen irfanının gereğidir.
Yeni şeyler söylememiz gereken sorunları görmezden gelen değil, kararlı irade ortaya koyup çözmemiz gereken bir iklime girdik. Aksi halde nevzuhur devletlerden ve toplumlardan bir farkımız kalmaz. Hiç uzağa gitmemize gerek yok. Milli Mücadele tek başına bu halkın en zor şartlarda bile neler yapabileceğinin en güzel timsalidir.
Milli Mücadelede asker sayısı, ekonomik güç, silah, teçhizat, ulaşım ve istihbarat imkanları bakımından üstün olan taraf işgalcilerdi. Ama zaferi kazanan biz olduk. Çünkü Kuva-yı milliyeyi amil ve irade-i milliyeyi hakim kılmak hedefiyle el ele verdik, yek vücut olduk. Milli Mücadelede hiç kimse yan yana yürüdüğü arkadaşına Türk mü, Kürt mü, Alevi mi, Sünni mi olduğunu sormadı. Ülkenin dört bir yanındaki illerimizin temsilcileri Ankara’da buluşup büyük millet meclisinde omuz omuza verdir birlik oldu.
Cumhuriyetimizi kurarak çıktığımız yeni yol, zaman içerisinde mazlum milletlerin bağımsızlıklarını kazanmalarına giden kapıları açmıştır.
Bugün de bir asır önce meclis kürsüsünde yaşanan iklimi yeniden hissediyor, aynı şeye inanıyor, aynı şeyi söylüyoruz. Bir asır önce olduğu gibi dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimizin umudunu yaşatacak, azmini bileyecek, inancını kökleyecek tarihi bir duruş sergiliyoruz.
Hiçbir zorluk bizi yolunuzdan alıkoyamayacak. Milletçe ve devletçe dünyada ve bölgemizde oynanan oyunlar karşısında kaçmayacak, geri adım atmayacak, karanlık senaryolara teslim olmayacak, sinsi oyunlara yenilmeyeceğiz. Tam tersine onurlu ve dirayetli duruşumuzdan taviz vermeden, kendimize yakışır şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Sınırlarımızın güvenliğiyle yetinmeyecek, bölgemizin ve dünyanın huzur, mazlumların felahı için çalışmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Siyasi, sosyal ve ekonomik tüm hedefleriyle Türkiye Yüzyılını mutlaka ama mutlaka hayata geçireceğiz."
Hibya Haber Ajansı