Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Yiğitlerin serdarı Sultan Alparslan’ı ve o gün gazaya katılan her askerini rahmetle anıyorum. İlk gazilerden ve ilk şehitlerden bu yana Ahlat’ın tarihimizdeki büyük yolculuğuna şahitlik eden Selçuklu Mezarlığı’nda yatan her biri sanatımızın, devlet teşkilatımızın, kültür ve edebiyatımızın mümtaz temsilcileri olan ecdadımızı manevi huzurların rahmetle yad ediyorum.
Ahlat’ın köklü ailelerinden, ecdatları devletimize hizmet etmiş, kale komutanlıkları yapmış, bayındırlık davamıza emeği geçen bu toprakların evladı, birlikte çalıştığımız kardeşim merhum Zeki Ergezen’i de burada rahmetle yad ediyorum.
Bundan 5 sene önce Ahlat yolunda elim bir trafik kazasında aramızdan ayrılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun hocamıza da bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.
Ahlat’ı asli hüviyetine ve kimliğine uygun olarak ihya etmek inanıyorum ki onların da ruhlarını şad edecektir. Karşımdaki şu muhteşem kardeşlik tablosu, eminim onların da ruhlarını mesut ve mesrur edecektir. Rabbim hepsinin ruhunu şad, mekanlarını cennet eylesin.
Ahlat, Anadolu’da okun ilk düştüğünü yerlerden, ocağın ve otağın kurulduğu ilk yurtlardandır. Ecdadın konakladığı, nefeslendiği, zamanını doğru okuduğu Ahlat, bin yıl öncesinden bugüne kurulan bir iman, kültür ve medeniyet köprüsüdür. Burası Anadolu’daki tarihimizin yapılmasında ve yazılmasında daima pergelin sabit noktası olmuş, konumuyla ve kimliğiyle iftihar duyduğumuz bir şehirdir.
Ahlat’ta bin yıldır atan nabız, milletimizin ve devletimizin nabzıdır. Bin yıldır bu topraklarda tüten ocak, devletimizin ve milletimizin ocağıdır. Bin yıldır bu toprakların sanat eserine dönüştürerek taşa, toprağa işlediği hafıza devletimizin ve milletimizin hafızasıdır.
Ahlat’ın kıymetini bilmek, Anadolu’daki varlığımızın, medeniyetimizin, kültürümüzün, bizi bir kimlik sahibi kılan değerlerin değerini bilmektir.
Ahlat’ın sanat eserleri, mana itibarıyla geçmişimizi ve geleceğimizi temsil eden abidelerdir. Bunların kıymetini anlamak bizim olduğu kadar gelecek nesillerin de kimliklerinin şerefli bir nişanesi olacaktır.
Bünyesinde milletimizin başka coğrafyalardaki hayatlarının remizlerini ve manalarını da mücessem hale getiren Ahlat, Malazgirt ile birlikte muazzam bir coğrafyada fetih ve medeniyet rüzgarı estirmiştir.
Toynaklarından kıvılcımlar çıkararak batıya doğru koşan atlar, binlerce yıllık değerlerimizi doğudan batıya taşıyan rüzgar kanatlı atlardır. Ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandıran asıl rüzgar, o rüzgardır.
8 bin 200 ecdat mezarıyla Ahlat, bize kim olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi de hatırlatır. Göreve geldiğimiz günden bu yana Ahlat’ı, yeniden bir başkent gibi ihya etmeyi vazife olarak gördük, hep bu şuurla hareket ettik.
Ahlat’ı kökleriyle buluşturmak, tarihimizdeki yerine uygun şekilde yeniden tarih, kültür ve cazibe merkezi haline getirmek için çok çalıştık. Çalışmalarımız ve çabalarımız neticesinde Ahlat, hamd olsun küllerinden yeniden doğdu.
Etkinlikler dışında da gençlerimiz buralara geliyor, kökleriyle tanışıyor, Ahlat’ın bin yıllık tarihine bizzat tanıklık ediyor. Bugünkü toplu açılış törenimiz ve akşam gerçekleştireceğimiz Kabine Toplantımızla Ahlat’a verdiğimiz ehemmiyeti bir kez daha gösteriyoruz.
Selçuklu kabristanındaki her bir şahideyi milli varlığımızın aynı zamanda bir hafıza kaydı olarak görüyoruz. İnşallah bugüne kadar olduğu gibi bu hafızayı korumaya, güçlendirmeye, istikbalimizin teminatı olan gençlerimize aktarmaya devam edeceğiz.
Bin yıl önceden kalpler arasında kurulan köprü, bugün olduğu gibi inşallah sonsuza kadar ayakta kalacaktır. Bakınız bin yıl önce gönüllerde edinilen yer, bu vatanın çimentosu oldu. Kalesi oldu, sigortası oldu ve yıkılmaz gök kubbesi oldu. Ataların, Anadolu’ya ektikleri muhabbet, kardeşlik ve dayanışma tohumları, öylesine kök saldı, öylesine büyüdü ki bin yıldır bu kardeşlik hukukunu bozmaya ve yok etmeye kimsenin gücü yetmedi.
Etnik köken üzerinden bizi bölmeye çalıştılar. Mezhep, meşrep üzerinden bizi ayırmak istediler. Siyasi görüş farklılıkları üzerinden nifak çıkarmaya kalkıştılar. Bölücü terör örgütü eliyle aramıza nefret duvarları örmeye kalktılar. Daha bunun gibi nice hain ve kalleş oyunla kardeşliğimizi dinamitlemek, bizi kolay yutulur lokma haline getirmek istediler. Allah’ın yardımı, aziz milletimizin basiretiyle hepsinin üstesinden geldik.
Vatanımıza yönelik senaryoları yırtıp atarak yolumuza devam ediyoruz. Şunun bilinmesini isterim: Bizler bu toprakların emanetçisi değil, asıl sahipleriyiz. Bu toprakların altında da, üstünde de biz varız. Her karışında bir şehit yatan Anadolu, bizim öz yurdumuzdur. Buradaki varlığımızı hala hazmedemeyenleri, hala ham hayaller peşinde koşanları bekleyen büyük bir bozgundur, yıkımdır, ağır bir mağlubiyettir.
Ay yıldızlı al bayrağın gölgesinde 85 milyon, biriz, beraberiz, tek yüreğiz. Türk, Kürt, Arap, Zaza, Laz, Çerkez hepimiz bu topraklar üzerinde biriz, beraberiz, kardeşiz.
Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin. Ahlat’a, Bitlis’e, Malazgirt’e ve Muş’a samimi ev sahiplikleri için şimdiden şükranlarımı sunuyorum. Sizleri Allah’a emanet ediyorum. Kalın sağlıcakla.”
Hibya Haber Ajansı